Sepetim 0
Sepetinizde ürün bulunmuyor

Sadri Maksudi, Atatürk’ün yeni bir ulus inşası projesine, hukuk, dilbilim ve tarih alanlarında değerli katkıları olan çok yönlü bir bilim ve devlet adamıdır. Gençliğinde onu siyasî lider, Duma’da milletvekili, daha sonra akademisyen olarak görüyoruz. Ancak, yaşamının her döneminde makale ve kitap yazmayı sürdürmüş, yine her döneminde Türk tarihi üzerine araştırmalarını bırakmamıştır. Okuduğu okullar, yaşadığı mekânlar ve üstlendiği görevler dolayısıyla, anadili ve o dönemin Osmanlı Türkçesine ilâveten Rusça, Fransızca ve İngilizce okuyup yazabiliyor, Almanca, Arapça ve Farsça kaynaklardan yararlanabiliyordu ki bu özelliği, ona bilimsel araştırmalarında çok geniş kaynaklardan istifade imkânını vermiştir. 

Sadri Maksudi’nin sıra dışı yaşam öyküsü 1878’de, dünyanın hızla değiştiği bir yılda başlar. 19. yüzyılın sonunda Avrupa tarihindeki siyasî akımlar ve İkinci Dünya Savaşı’nın sonuna kadar tam olarak barışın sağlanamadığı bu dönemin olayları, yaşamına yön verir. Yıl 1878’de, Kırım Harbi sona ermiş, Berlin Antlaşması ile Osmanlı önemli ölçüde toprak kaybına uğramış, Avrupa henüz denizaşırı sömürge yarışında olan imparatorluklar dönemindedir. 1914 yılında patlak veren Birinci Dünya Savaşı’nı hazırlayan siyasî olayların hepsi Sadri Maksudi’nin yaşamının ilk otuz yılına yön veren olaylar olmuştur. 

Kazan Türklerinden Sadri Maksudi, bugün Tataristan’ın başkenti olan Kazan’ın Taşsu köyünde doğdu. İlköğrenimini köy okulunda köyün imamı olan babası Nizameddin Molla’dan aldıktan sonra 1888’de Kazan’daki Allâmiye Medresesi’ne gitti. Aynı medresede öğretmenlik yapan ve Kazan’ın önde gelen Ceditçilerinden olan ağabeyi Ahmet Hadi Maksudi’nin onun yetişmesinde büyük rolü olmuştur. Bahçesaray’daki Zincirli Medresesi’nde ders vermeye davet edilen ağabeyi 1895’te onu da birlikte götürür. Bahçesaray’daki medresede bir yıl okuyup Rusça öğrenen Sadri Maksudi’nin yaşamının bu dönemindeki en önemli olay, ileride “manevî babam” diye anacağı İsmail Gaspralı’yla tanışmasıdır. Daha sonraki arayışları, hep Gaspralı’nın felsefesinin ve reformist çabalarının izlerini taşır. 

Dönüşünde 1897’de yakın arkadaşı Ayaz İshaki ile Rus Öğretmen Okulu’nda öğrenimine devam etmeye karar verir. İlk hikâye denemeleri bu lise çağında başlar, 1900 yılında Maişet adlı romanı yayımlanır. 1902 yılında Paris’te Sorbonne Üniversitesi’nin Hukuk Fakültesi’ne kaydolur. Bu dönemde aynı zamanda École des Hautes Études Sociales ile Collège de France’da birçok dersi takip etmiştir. Paris yılları bir taraftan okumakla geçerken, o yıllarda Trablusgarp’tan kaçıp Paris’te okumaya gelen Yusuf Akçura gibi önemli şahsiyetlerle tanışma ve görüşme fırsatını bulur. Bir taraftan da Kırım’da Gaspralı’nın yayımladığı Tercüman gazetesinde yazmayı sürdürür. 

1906’da mezun olup Rusya’ya döndüğünde, Sadri Maksudi kendisini siyasî hareketlerin içinde bulur. 1905 ihtilali sonrası hareketlenen siyasî ortamda Rusya Çarlık idaresindeki Kazan Türklerinin haklarının savunulmasında faal bir rol alır. Halk hareketlerinin sonucunda Rus Çarlığı’nda ilk kez meşrutî idarenin kurulması ile açılan Duma’da Rusya Türklerini temsilen Kazan’dan milletvekili seçilerek 1907 yılında II. Duma’da, daha sonra yine seçilerek III. Duma’da görev alır. 1909 yılında İngiltere’ye davet edilen 20 kişilik Duma heyetine katılarak yaptığı seyahatin gözlemlerini, İngiltere’ye Seyahat kitabında yayımlar. Duma “deputat”lığı yıllarında Sen Petersburg’da oturduğu dönemde ünlü Türkolog Radloff’un toplantılarına katılma fırsatını bulur. 

1907-1912 yılları arasında beş yıl süren Üçüncü Duma dönemi sona erince, IV. Duma’ya seçilmesi engellenen Sadri Maksudi, Moskova Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden ikinci diplomasını alarak 1913 yılında Kazan’a dönüp avukatlığa başlar. Ancak 1917 yılında Rusya’da Çarlık rejiminin sona ermesi ile, Sadri Maksudi siyasî hareketler içinde daha aktif bir rol alarak o yıl Rusya Müslümanları Kurultayı’na “Milli-Medeni Muhtariyet” projesini kabul ettirir. Aynı yıl Kasım 1917’de Ufa’da ilân edilen “İç Rusya ve Sibirya Türk-Tatarları Milli-Medeni Muhtariyeti” adlı özerk devletin “Milli Meclis”ine ve arkasından kurulan “Milli İdaresi”ne Başkan seçilir. Ancak, bağımsız bir İdil-Ural Ulus-Devleti’ne dönüşmesi beklenen bu siyasî oluşum uzun ömürlü olamamış, 1918’de Ruslar tarafından dağıtılmıştır. Bolşevik hükümetin başa geçmesi ile Rusya’dan ayrılmak mecburiyetinde kalınca, Sadri Maksudi Finlandiya’ya geçer ve birkaç yıl Avrupa başkentlerinde Rusya’daki Türklerin haklarını savunma çabalarını sürdürür. Sonunda 1919 yılında toplanan Paris Barış Konferansı’na Rusya Avrupası Müslümanları adına bir muhtıra vermeyi başarır. 

Bundan sonraki dönem, politikayı bırakıp bütün vaktini akademik çalışmalara ayırdığı bir dönemdir. 1922’den itibaren ailesi ile birlikte Berlin’de geçirdiği günlerde kütüphanelerde bilimsel araştırmalarını sürdürür. 1923 yılında, Sorbonne Üniversitesi’ne bağlı “Slav Araştırmaları Enstitüsü”nde görev alarak ailesi ile tekrar Paris’e yerleşir. Ancak, 1925 yılında kurulan Ankara Hukuk Mektebi’nde ders vermek üzere davet edildiğinde bu teklifi reddedemez ve 1925’te Türkiye yılları başlar. Türkiye’de hukuk alanında temel ders müfredatından olan “Türk Hukuku Tarihi” disiplinini kurması, onun Türk hukukuna en büyük katkısıdır; bu dersi dünyada ilk defa veren kişidir.

Ankara yılları çok hareketli ve verimli yıllardır. Dersleri ve kitapları ile hukuk bilimine katkılarının yanı sıra, Atatürk’ün dil ve tarih devrimlerinde yer almıştır. Sadri Maksudi, (Türk Dil Kurumu adını alacak) Türk Dilini Tedkik Cemiyeti’nin kuruluşunda olduğu gibi, (Türk Tarih Kurumu adını alacak) Türk Tarihini Tedkik Cemiyeti’nin kuruluşunda da mühim bir rol oynamıştır. Sık sık Atatürk’ün sofrasına davet edilen Sadri Maksudi’nin Türk Dili İçin (1930) kitabına Atatürk’ün yazdığı önsöz, Türk Dil Kurumu binasının önündeki kitâbede yer almaktadır. Soyadı Kanunu çıkınca Arsal soyadını alan Sadri Maksudi, üç dönem milletvekilliği yapmış, tek parti döneminde 1931- 1935 arasında Şebinkarahisar, 1935-1939 arasında ise Giresun milletvekilliğinde bulunmuştur. 1950 yılında Demokrat Parti Ankara milletvekili olarak yeniden TBMM’ye girmiş ve bu dönemde Türkiye adına Avrupa Konseyi çalışmalarına katılmıştır.

İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde ve Edebiyat Fakültesi’nin Tarih Enstitüsü’nde de ders veren Sadri Maksudi, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde ordinaryüs profesörlüğe yükseleceği öğretim üyeliği sırasında hukuk eğitiminin gelişmesine değerli eserler kazandırmıştır. Başlıcaları Hukukun Umumi Esasları (1937), Hukuk Tarihi Dersleri (1938), Umumi Hukuk Tarihi (1941), Hukuk Felsefesi Tarihi (1946) ve Türk Tarihi ve Hukuk (1947)’tur.

Türk milliyetçiliğine verdiği değer, her döneminde Sadri Maksudi’nin yaşamına yön vermiştir. İşsiz olduğu sırada bütün vaktini Berlin kütüphanelerinde araştırma yaparak geçirmesi, Paris'teki rahat yaşamını bırakıp Ankara’ya gelmeyi seçmesi, Türk Hukuk Tarihi üzerine ilk kitabı yazması gibi pek çok örnek, yaşamının ekseninde her daim var olan Türklüğe hizmet bilincini yansıtmaktadır. İleri yaşlarında, Milliyetçilik Duygusunun Sosyolojik Esasları adlı son kitabı ile, milliyetçilik akımlarının bilimsel temellerini ortaya koyarak, bu alandaki kavram kargaşalarına açıklık getirmek ve kendi milliyetçilik duygusunun, salt duygusal bir heyecan olmadığını anlatmak istemiştir. 

Sadri Maksudi Arsal 1957 yılında İstanbul’da vefat etti. 

Gülnur Üçok

Sadri Maksudi Arsal - Yazarın kitapları

Kitabınız sepetinize eklendi
Kapat