Sepetim 0
Sepetinizde ürün bulunmuyor

Din ve kültür ilişkisini genişçe ele alıyor

Uygarlığın tarihsel süreci içerisinde insanların bir arada yaşamaları toplumsallaşmanın ilk adımıdır. Toplumsallaşma kendiliğinden sürdürülemeyeceği gibi insanlar arası ilişkilerin de kendi başına sağlıklı bir şekilde ilerlemesi muhtemel değildir. Kültürlerin meydana gelmesi belirli alışkanlıklar, gelenek ve örfler aracılığıyla olmuştur. İnsanlık tarihi boyunca yaşanan kaosların temelinde yatan nedenlere karşı çözüm olarak dinler meydana gelmiştir. İslam öncesi dönemi incelediğimizde İslam’ın geleneksel kabile kültürü üzerindeki etkisi tedrici bir şekilde gelişmiştir. Hz. Muhammed, Arabistan yarımadasındaki Arap kabileleri arasındaki çatışmalar, tefecilik, kölecilik gibi sorunlara karşı tevhid inancını tedrici bir şekilde yaymıştır. Çünkü hızlı bir şekilde gelişen olaylar asgari boyutu aşamayacaktır. Ali Şeriati’nin deyimiyle “Sasani ve Bizans tarafından işgal edilmeyecek kadar değersiz” bir konumda bulunan Arabistan yarımadası, Sasani ve Bizans gibi güçlü medeniyetlerin de etkisinde kalmayıp Arap kabileleri arasındaki yozlaşmaya köklü çözümler üreten evrensel ve özgün bir dinin temeli atılmıştır.

Hz. Muhammed’in tevhid kavramını yüceltmesindeki en önemli faktör ise, Allah’ın 99 isminin siyasal, sosyal, ekonomik ilişkileri düzenleyici ve insan yaşamının rehberi durumunda olmasındandır. Fakat din algılarındaki bozulma beraberinde hâkimiyet kurma mücadelesine neden olmuştur. Nitekim İmam Ali ile Muaviye’nin mücadelesi Hariciler denen ilk mezhebin doğmasına sebep olmuştur. Bu tarihsel akış yönünü değiştirmeyip sorunları güncelliğini korumaktadır. Ortadoğu’nun içerisinde bulunduğu kaos Peygamber’in vefatından sonraki olayların devamı niteliğindedir. Din algısının farklılığı nedeniyle dinin kültürler üzerindeki etkisi insanlar tarafından yönlendirmeye açık olabilmektedir. Tıpkı İslam toplumları arasında farklı mezhep ve yaşam biçimlerinden anlaşılacağı gibi…

İslam ile Hristiyanlık arasındaki farklar

Prof. Dr. Recep Kılıç’ın Ötüken Neşriyat'tan çıkan “Din ve Kültür İlişkisi Üzerine” kitabı dinlerin kültür üzerindeki etkisine ve kültürlerin dini yaşayış üzerindeki etkisine değiniyor. “Din, kültürle kendisini nasıl irtibatlandırır? Kültür, insanın dinini anlama ve yaşama tarzına nasıl tesir eder?” gibi sorulara pratik cevaplarla açıklık getiren Prof. Dr. Recep Kılıç, semavi ve beşeri ilişkisini genişçe ele alıyor dinleri mercek altına alıyor. Hristiyanlığın içine düştüğü çıkmazı ve Hristiyanların nasıl İsevileştiğine dair tarihi olaylar ve belgelerle açıklık getiriliyor bu kitapta. Teolojisinin insan merkezli olmasından dolayı Hristiyanlığın kültür içerisinde üretilip şekillendirici olduğunu tarafsız bir şekilde ispatlarken, İncillerin Hz. İsa’yı iyileştirme ve günahları affetmesi gibi bazı ilahi güçlere sahip olduğunu söyler. Bundan sonra Hz. İsa tanrının bir imgesi haline gelmiştir. İslam’ın ise karşılaştığı kültürle canlı ilişki kurup, kültürü değiştirip dönüştüren bir özelliğinin olmasını ictihat prensibinin işletilmesine bağlayan yazar, ictihad prensibinin işlemediği kültürlerde İslam’ın canlılığını koruyamadığına değiniyor.

İslam ile Hristiyanlık arasındaki bir diğer farka da değiniyor yazar. Vahyedilenler vasıtasıyla kitap (Kur’an) oluşur ve bu kitabı yaşam biçimi olarak alan bir topluluğun oluşmasıyla yeni bir kültür inşa edilir. Hristiyanlığın vahiy anlayışı ise önce Hz. İsa’nın tanrı suretine bürünmesi yani tanrılaşmasına inanan insanların yeni bir kültür inşa ettiklerine açıklık getiriyor.

“Din ve Kültür İlişkisi Üzerine” kitabı dinin inanç boyutunun dışında reel yaşam içerisinde karşılaştığı yenilikler karşısındaki duruşuna da açıklık getiriyor. Farklı dönemlerde ortaya çıkan yenilikler karşısında İslam’ın nasıl bir duruşa sahip olması gerektiğine de değinilen kitapta, “Teknoloji­ Din ilişkisi” başlığı Elmalılı Hamdi Yazır'ın görüşüyle açıklıyor. Hamdi Yazır’a göre dinin onaylayabileceği yeniliklerin iki özelliği olmalıdır: 1. İslam’ın tevhid ilkesine aykırı olmayacak. 2. İslam toplumunun kimliğini oluşturan temel değerlere ters düşmeyecektir.

Din ve kültür ilişkisi

Din, yaşayan ve karşılaştığı yeni olaylarla etkileşim kuran bir kavram olduğu için sürekli güncel bir takım sıkıntılarla karşı karşıya kalmaktadır. Küreselleşme olgusu karşısında yaşanan teknolojik gelişmelere bağlı olarak insanların farklı inanç gruplarını ve farklı toplumları yakinen tanıyıp bir arada yaşaması karşısında İslam nasıl bir tutum sergileyecektir? Bu sorunun yanıtı için Recep Kılıç, Prof. Dr. Süleyman Ateş’in “Cennet Kimsenin Tekelinde değildir” makalesi ve Prof. Dr. Talat Koçyiğit’in “Cennet Mü’minlerin Tekelindedir” makalesini mukayese ediyor. Süleyman Ateş “İslam, Hz. Adem’den Hz. Muhammed’e kadar bütün peygamberlerin getirdiği dinlerin ortak adı durumundadır. Bundan dolayı Allah’a şirksiz ve ahirete şeksiz inanıp sâlih amel yapan herkes, hangi dinden olursa olsun, dini anlamda kurtuluşa erecektir.” derken, Talat Koçyiğit’e göre ise “İnsanın kendisini Allah’a sevdirebilmesinin tek yolu, Allah’ın peygamberi Hz. Muhammed’e iman ve itaat etmek, hiç sapmadan onun peşinden gitmektir.”

Din ve kültür ilişkisinin geniş hatlarıyla ele alındığı kitapta, okurun dünyasına ışık tutacak ve kültürlerin şekillenişindeki din etkisini algılayabilecek bir anahtar sunuluyor.



Kitabınız sepetinize eklendi
Kapat