Haberler
Metin Savaş, romanlarında bizi işler. Onun kitaplarını okurken yazar hakkında kapıldığımı hâkim kanı kendisini "bizden" hissettirmesidir. Metin Savaş'ı okuduğumuzda görüyoruz ki;yazar, farklı konuları işliyormuş gibi yapsa da esas ilgilendiği toplumun kendisidir. Toplumun alışkanlıkları, arayışları...
Son romanı ise bir üçlemenin ilki...
İstanbul'da Karnaval Üçlemesi'nin ilk kitabı "Baykuşlar Geceleyin Öter."
Postmodern bir anlatı.
İsmiyle müsemma olmayan bir kitap. Gecenin dehlizlerinde ağır aksak ilerleyen bir roman değil bu. Poe'nin öykülerindeki gri tonlamalar yok. Roman içinde yazılan bir romanın serüveni.
İki fasıldan ve iki ayrı üsluptan teşkil. İki ayrı anlatıcının gözünden okutturuyor kendini. Bu, okura farklı iki bakış açısı sağlıyor.
Bu yıl da yine gençlerimizin milli ve manevi duygularına hitap eden, bu vatana sahip olmanın hiç de kolay olmadığını anlatan bir eser seçmeyi tercih ettik. Yaptığımız araştırmalar neticesinde Halen Türk Silahlı Kuvvetlerinde Albay olarak görev yapan İbrahim Özkan Beyefendi’nin 'Unutulan Yıllar, Unutturulan Kahraman: Deli Halid Paşa' kitabının uygun olduğuna karar verdik.
Doğu-Batı Divanı’nı anlamak, Goethe’nin bunu yazarken neyi amaçladığını kavramak adına edebiyat otoritelerinden Katharina Mommsen’in kaleme aldığı ve tercümeleri yine Senail Özkan tarafından yapılmış Goethe ve İslam ile Goethe ve Dünya Kültürleri isimli çalışmalara da mutlaka başvurulması gerekiyor.
“Ötüken Yayınevi” Akçura'nın gezi notlarını “Suriye ve Filistin Mektupları” başlığıyla neşretti. Gezinin “Balkan Savaşları” devam ettiği sırada gerçekleştiğini hatırlatalım. Bir yıl kadar sonra da Osmanlı Devleti “Birinci Dünya Savaşı”na sürüklenecektir. Akçura'nın böyle önemli bir zaman aralığında yaptığı gözlemler günümüz açısından da önemli mesajlar içeriyor. Akçura'nın gezi notları binlerce şehit verilerek kazanılan toprakların yine binlerce şehit verilerek, bir oldu-bittiyle elden çıkmasının alt yapısının nasıl oluşturulduğunun birkaç yıl önceki halini etraflıca tasvir ediyor.
Öğretim Üyesi Doç. Dr. İsmail Türkoğlu, Türk fikir hayatının önde gelen şahsiyetlerinden Yusuf Akçura’nın 1913 yılında yaptığı Suriye, Filistin seyahatindeki izlenimlerini ele aldığı gazete yazılarına ulaştı. Bunları bir kitap halinde derleyen Doç. Dr. Türkoğlu’nun bu çalışması “Yusuf Akçura Suriye ve Filistin Mektupları” adıyla Ötüken Neşriyat tarafından yayınlandı. Rusya Federasyonu içerisinde yer alan Orenburg şehrinde yayınlanan Vakit gazetesinde 1913 yılının Nisan-Ekim ayları arasında yayımlanan Yusuf Akçura’ya ait 30 yazının yer aldığı kitap, bölgenin ekonomik, siyasi, sosyal ve dini durumuna ait önemli bilgiler veriyor.
Kanaatimce biz henüz ne Gaspıralı’yı ne de Akçura’yı layık-ı veçhile tanıyoruz. Kaliteden asla ve kat’a taviz vermeyen ciddî yayınevlerinden biri olan Ötüken Neşriyat, Yusuf Akçura’nın tüm eserlerini yayınlamaya başladı. Şimdilik Üç Tarz-ı Siyaset ile Siyaset ve İktisat yayınlandı.
"Toprağa Can Ekenler" S. Burhanettin Kapusuzoğlu'nun kitabının adıdır. Nice zamandır masamın üzerinde iki kitabı duruyor... Diğeri "Dem Bu Demdir-Bozokname-Yozgat'a Güzelleme".
1905 Rus Devrimi ve Sultan Abdülhamid unvanlı doktora tezi ile 1905 Rus Devrimi’ni ve devrimin Osmanlı Devletini ve Abdülhamid’i de alakadar eden yönlerini konuyu adeta tüketircesine incelemiş ve sahasındaki büyük bir boşluğu doldurmuş.
Azerbaycan’ın çağdaş yazarlarından Elçin Efendiyev’in (doğumu 1943) büyük romanı Ölüm Hükmü (1989) yalnızca Azerbaycan’ın değil, Türk ve Dünya edebiyatlarının, özellikle de Batı Türkçesinin konuşulduğu coğrafyanın en önemli romanlarından biridir. Uzunlu kısalı on sekiz bölümden oluşan ve bünyesinde postmodern unsurlar da barındıran eser, gerçekten de trajikomik kurgusuyla ve kasvetli olmanın da ötesinde düpedüz zâlim atmosferiyle, her sayfasında, beşerî tahammülün sınırında yükselen bir toplumsal sessiz çığlığın destanıdır.
“Şar Dağının Kurtları” ve “Argos Kalesi” romanlarının yazarı Hasan Erdem, Kızıl Atın Süvarisi adlı üçüncü romanında; iyi-kötü, haklı-haksız, mert-namert çatışmasını sıkça işliyor. Okuyucuya bir solukta okuyacakları bir roman sunan Hasan Erdem romanın sonuna kadar okuyucunun merakını canlı tutmayı başarıyor.
Tarihi macera türünün başarılı bir örneği olan Argos Kalesi’ni özetleyecek olursak Bayezıd Han’a verdiği sözü yerine getirmeyen Mora Despotuna Türklerin hâkimiyetini tanıması için gönderilen akıncı birliğinin ve akıncı birliğine mensup kahramanların yaşadıkları olayları anlattığını söyleyebiliriz. Tarihi bir gerçeklik çevresine oturtulan kurmaca olaylara dayalı romanda Türk kültürüne dair birçok bulgu yer alıyor. Erdem Türklerin hâkimiyet kurduğu yerlerdeki davranış biçimleri, atları ve kılıçlarına olan bağları, savaşçılıkları, yiğitlikleri, adil oluşları, akıncıların birçok dili çok iyi derecede konuşabilmeleri, esirlerine merhametle yaklaşmaları, farklı dinlere duydukları saygı gibi milli özellikleri romana ustaca serpiştirmiş.
Genç şair dostum Hakan İlhan Kurt’un Ötüken Neşriyat'tan çıkan Kutalmışoğlu Süleyman Şah Ululaması, Türk destan şiir geleneğinin modern bir seslenişi adeta. Ben ki destanlar şairi rahmetli Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu’nu çok seven, bazı şiirlerini ezbere bilen bir kişi olarak bu ululamayı okurken adeta merhumu okuyormuş hissine kapıldım.
Geç tanımış olmaktan dolayı üzüntü duyduğum iki yazarımız var: Birisi Kayserili Emir Kalkan, diğeri de Balıkesir'den Metin Savaş. Şaşırmayın, suçumu biliyorum. İkisi de çok iyi yazarlar. Emir Kalkan klasik anlamda iyi. Metin Savaş ise sıra dışı bir yazar. Tam anlamıyla postmodern bir romancı.
Bu yazıda ağırlıklı olarak Baykuşlar Geceleyin Öter adlı romandan bahsedeceğiz. Bu eser, romancımızın “anlamayız belki” diye müteaddit defalar araya girip hatırlattığı cihetle bir “postmodern anlatı”. Yazarda büyük bir özgüvenin varlığı aşikâr. “Postmodern roman böyle olur” diyor sanki, işinize gelirse…
Hasan Erdem kardeşimin kitaplarının her biri büyük bir emek sarf edilerek hazırlanmış. Belli ki, o kitaplar yazılmadan evvel birçok materyal okunmuş, gözden geçirilmiş, eser önce kafada kurgulanmış, planlanmış, sonra da büyük bir titizlikle yazılmış.
Sayın Saygılı, ‘1905 Rus Devrimi ve Sultan Abdülhâmid’ isimli eserinde, 22 Ocak 1905 olaylarını, Osmanlı ve Jöntürk kaynaklarından inceledikten sonra Azerbaycan Türkleri içerisindeki Türkçülerin görüşleriyle naklediyor.
Daha ilk sayfalardan anlaşılıyor ki yazar; meseleyi, ilk defa çok derinden ve geniş çaplı olarak incelemiştir.
Turgut Güler hocanın bir solukta okuyacağınız “Orhun’dan Tuna’ya Uluğ Türkler”, 21. Yüzyılda millet olarak şiddetle ihtiyaç duyduğumuz “Türk millî tarih romantizmi”ne adanmış bir kalem mesaisidir.
Tarih, çok önemli bir geçmiş yekûnu olmasına rağmen, anlatılış ve yazıya geçiriliş üslûbu umumiyetle kuru, hissiz kalan bir yazı şeklidir. Oysa bu kitaptaki yazıların yazarın deyişiyle, “millî hisler”le baş başa kalmak gibi bir kaygısı vardır…
İsmail Küçükkılınç'la Ötüken Neşriyat tarafından yeni yayınlanan “Jön Türklük ve Kemalizm Kıskacında İttihadçılık” adlı kitabı üzerine konuştuk. Yoğun gündemine rağmen bizi kırmayıp zaman ayırdığı için kendisine teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Bu cilt üç bölümden oluşuyor. İlk bölüm “Tarih ve Jeopolitik” başlığı altında yer alan muhtelif konulardan meydana gelir. Bunlardan bazıları, tarih perspektifi, geçmişi eleştirmek, tarihi doğru yazmak, siyasi ve edebi eleştiri, milliyetçilik üzerine, Türk kavramı, başkanlık sistemi konularıdır. Bu bölümde daha başka yazılar da mevcut. İkinci bölüm “Turan” başlığını taşır. Bu bölümde Turan ve Turancılık, Anadolu’ya geldiğimiz yer, Türk dengesi, büyük Türkiye politikası konuları işlenmekte ve bunlara ilave olarak Türk dünyası ile ilgili daha başka konular ele alınmaktadır. Üçüncü bölüm “Biz Osmanlılar” başlığını taşır. Avrupa ve biz, yenileşme hareketlerimiz, Yeni Osmanlılar, Sultan Hamid Adliyesi, Osmanlı maliyesinin iflası bu bölümde işlenen konulardan bazılarıdır. Osmanlı devleti hakkında tarihi, kültürel bilgilerin yer aldığı doyurucu, bilgilendirici, ufuk açıcı birçok yazı yer alır ayrıca Ötüken Neşriyat tarafından neşredilen kitapta.
Emre Gör’ün Ötüken Neşriyat’tan çıkan 2. Abdülhamid’in Hafiye Teşkilatı adlı eseri bu alanda yapılacak çalışmalara bir kapı aralıyor. Kitabın çıkış noktası 1909 tarihinde İstanbul’da Mahmud adında bir kişinin ya da cemiyetin yayınladığı hafiyelerin listesi. Listede isim isim kimlerin jurnalcilik-hafiyelik yaptığı yer alıyor. Paşalar, ağalar, beyler, şeyhler... Mahmud nâm kişi, listedeki kişileri anlatırken gün yüzü görmemiş hakaretler yağdırıyor. Orijinal metnin ve çevirinin de yer aldığı kitabın en hacimli kısmı, Emre Gör’ün 2. Abdülhamid’i ve istihbarat ağını merkeze aldığı anlatıları ve listeye dair çıkarımları.