Sepetim 0
Sepetinizde ürün bulunmuyor

Yeryüzünde Bu Çarşının Bir Benzeri Daha Yoktu

Bazı kitapları okuyunca insanın zihnini bir sürü soru işgal ediyor. “Kitaba konu olan zamanın ve zeminin içinde ben niye yokum” mesela… Anlatılan vakalar gerçekten yaşanmış mı? Kitabın kahramanları, kitapta bahsi geçen kişiler sahiden var olmuşlar mı? Yoksa hepsi birer hayal ürünü mü? Yaşamın güzellikleri, yaşamı güzel kılan insani hasletler dibine kadar yaşanmış da bugün sadece bu hasletlerin tortuları mı kalmış geriye? Geride kalanlar niye bu kadar bahtsız? Güzel insanlar ne zaman güzel atlara binip de gitmişler? Bu ve benzeri sorular… Derin iç çekişler… Hiç bilmediğimiz, görmediğimiz zamanlara ve insanlara özlem…

Ahmed Güner Sayar’ın ‘Sahhaf Raif Yelkenci’ adlı kitabı tam da yukarıda bahsettiğimiz kitaplardan. Kitabı okuyup bitirince derin bir hüzün çöküyor içimize. Aynı oranda da bir özlem… Bereketli bir kültür ve medeniyet ikliminin adeta kuru, çorak zamanlarına denk gelmiş olmak… Şimdiyle kıyasladığımızda ancak fantastik birer anlatı kahramanlarına dönüşen âdemoğulları… Evet, bu kitap insanoğluna “Homo Economicus” olmak dışında bir tercih sunmayan neoliberal vahşiliğe karşı direnenlerin serencamını anlatıyor. Kapitalizmin çölünde bir vahayı… Sayar, aslında bu kitabında, bir sahhaf olan Raif Yelkenci’nin şahsında bir dönemin iktisadi zihniyetini ve kültür kodlarını çözümlüyor. Değişime, dönüşüme uyan kahir ekseriyetin aksine kadim ahlaki ve ekonomik anlayışta ayak direyenlerin zor hikâyeleri var kitapta. Akıntıya karşı kürek çekmek zaten zorluk değil de nedir?

Bu Çarşı’nın benzeri değil Türkiye’de, ihtimal ki yeryüzünde dahi yoktu

Sahhaflar Çarşısı ve çarşı esnafı yanı başlarında hatta her yeri kuşatmış olan kişisel çıkar ve menfaat virüsüne karşı ayakta durmaya çalışıyorlar. Bütün mesaisini kâr etmek, çok kazanmak anlayışı üzerine kuran hâkim yapıya sessiz ve derinden bir isyan söz konusu sahhaflarda. Osmanlı’dan Cumhuriyete geçiş esnasındaki sert değişim ve dönüşümün dışında kalmak, dışarda kalmak. Beyazıt Sahhaflar Çarşısı’nın belli bir süre başardığı şey. İşte bu yönüyle çarşı bir çarşı olmanın ötesinde manalara sahip. Ahmet Güner Sayar, ‘Sahhaf Raif Yelkenci’ adını verdiği çalışmasıyla bu manalara kapı aralıyor. Sahhaf esnafını eski ama eskimeyen kültürle hemhâl olmuş, yazma kitaptan anlayan birer Osmanlı aydını olarak değerlendiriyor.

Harf devrimi sonrası yazma eserlerle ilgilenenlerin sayısı gittikçe azalıyor. Raif Yelkenci, değişimin sert iklimine rağmen bir sahhaf olarak dimdik ayakta duranlardan biriydi. Onun bu direnişteki en büyük yardımcısı aldığı kültürden beslenen bilinç dünyası ve Sayar’ın da işaret ettiği gibi bağlı bulunduğu dergâhtan aldığı tasavvuf terbiyesiydi. Yelkenci yazma eserlerle ilgileniyordu. Amacı nadide yazma eserler aracılığıyla servet kazanmak değildi. Sahhaflar Çarşısı’ndaki ufak ama ağzına kadar kitap, nadide yazma eser dolu olan dükkânı gerçek kitapseverlerin, araştırmacıların, öğrencilerin uğrak yeriydi. Sahhaflığı salt para kazanmaktan ibaret görmemişti. İnsanlara yardımcı olmak, onları kitaplarla buluşturmak en büyük gayesi ve zevki idi. Kitap peşinde koşan herkes onun için mübarekti. Para kazanma işi sadece geçimini idame ettirmek ve muhannete muhtaç olmamaktan ibaretti. Bu çarşıda klasik alım satımın ötesinde, maddi ölçütlerin dışında bir dünya kuruluydu. Ahmet Bey çarşıyla ilgili şunları söylüyor: “Sahhaflar Çarşısı’nda olması gereken alım-satımı tayin eden maddi ölçülerin dışında bir hayat yaşanmıştı. Orası, kayıttan azade bir mekândı, belki okuldu, belki bir sohbet meclisiydi ama hepsinin içinde ve üstünde kalıcı dostlukların yeşerdiği bir gönül pazarı idi. Ekonominin hükmettiği çıkar esaslı bir Pazar olması gereken bu Çarşı’nın benzeri değil Türkiye’de, ihtimal ki yeryüzünde dahi yoktu.” 

Raif Yelkenci ile Abdulbaki Gölpınarlı’nın Yunus Emre ve Şeyh Bedreddin hakkındaki tartışmaları

‘Sahhaf Raif Yelkenci’ adlı kitap kültür tarihimizin çok özel bir kesitine ayna tutuyor. Bir dönemin dostlukları, ilmi meclisleri, insan ilişkileri, kitap sevgisi gibi konularda gün yüzüne çıkıyor. Raif Yelkenci’nin şahsında hepsi sahasında birer numune-i imtisal olan A. Süheyl Ünver, Osman Nuri Ergin, Seyfettin Özege, Abdulbaki Gölpınarlı, Muallim Mehmet Cevdet Bey, Arslan Kaynardağ, Nizamettin Aktuç, Hacı Muzaffer Ozak, Semavi Eyice gibi insanları da tanımış ve anmış oluyoruz. Sahhaflar Çarşısı 1950-1980 yılları arasında gerçek manada kitapseverle kitapları bir araya getiren, kesinlikle maddeciliğin teknik, mekanik kurgusunun olmadığı, spekülatif hırs ve maddi çıkardan arınmış insani ilişkilerin kendine yer bulduğu, gözü gönlü tok insanların esnaflık yaptığı bir mekânmış. Buranın piri konumundaki sahhaf ise Raif Yelkenci imiş.

Yazarın da vurguladığı gibi Raif Yelkenci’nin hayatı hakkında esaslı bir bilgiye ulaşacak çok fazla veri yok. Genel değerlendirmeler ışığında söylenecek olursa kitapçılıktan bilgeliğe kanatlanmış, yazma eserler konusunda üstad olan biri. Özellikle Yunus Emre üzerine çalışmış, Yunus’a gönülden bağlanmış. Yunus Divanı’nın taşbaskısı dördüncü tıpkıbasımını amcasıyla gerçekleştirmiş. Özellikle harf inkılabından sonra dükkânına çok sayıda kıymeti ölçülemeyecek yazma eser geliyor. Bu yazma eserler aynı zamanda Osmanlı’dan geriye kalan kültür ve medeniyet mirası. Raif Yelkenci bu mirasa hakiki manada sahip çıkanlardan. Eline geçen eserleri tanıyor, eserlerdeki nüsha farklarını kavrıyor, eserlerin künyelerini verebiliyordu. Yazma kitaplar ve kitapseverler adeta ona koşuyorlardı.

Raif Bey tekelci değil aksine paylaşan, yol gösteren biriydi. Birçok yerli ve yabancı araştırmacı, akademisyen mutlaka dükkânına uğramıştır. Ahmet Güner Sayar, “Selçuklu-Osmanlı devirlerine ait yazma tarih kitapları, çeşitli divanlar, seçme şiirleri içeren mecmua veya cönkler ve risaleleri toplayan ve tetkik eden Raif Yelkenci’nin, belli konularda bilhassa Yunus Emre ve Şeyh Bedreddin üzerine çok esaslı bilgi verilerine ulaştığı görülüyor.” diyerek onun önemine vurgu yapıyor ve Yelkenci’yi Sahhaflar Çarşısı’nın İsmail Saib Efendi’si olarak görüyor.

Kitabın önemli bölümlerinden birini oluşturan ‘Sahhafın Âlimle, Âlimin Sahhafla Kavgası’ adlı makalede Raif Yelkenci ile Abdulbaki Gölpınarlı’nın Yunus Emre ve Şeyh Bedreddin hakkındaki tartışmaları anlatılıyor. Önemle okunması gereken bir bölüm.

Sahhaflar Çarşısı’nda bugün sahhaflardan eser yok

Ahmet Güner Sayar, değişim ve dönüşüm karmaşası içinde belli bir süre kendi olan ve kendi olmakta direnen Sahhaflar Çarşısı’nı bizlere anlatıyor. Bu çarşının şimdilerde “bir kuru suret” olan kahramanlarını da tanıtıyor. Sahhafların piri Raif Yelkenci’yi de… Yüksek bir manevi iklimden ticarileşen bir hayata doğru akan zamanda yaşananları gösteriyor aslında. En büyük mutlulukları kitapları meraklılarına ulaştırmak, kitapla insanı kavuşturmak olan bu insanların dünyalarına misafir ediyor okuyucuları. Onlar için önemli olan kitabı yüksek kârla satmak değildi. Kitabı gerçek arayanlarla buluşturmaktı. Bugün kitabın da metalaştığını ve bir ticaret nesnesi haline geldiğini görebiliriz. Çok bilgili ve tecrübeli olmalarına rağmen çok fazla yazmayan bu insanların aksine günümüz de o kadar çok kitap yazılıyor ki yayınlanan kitapların hızına yetişilemiyor.

Yakın zamanlara kadar özgünlüğünü koruyan Sahhaflar Çarşısı’nda bugün sahhaflardan eser yok. Gerçi o muhitte kültürden de eser yok. Oralar Kapalıçarşı’dan yükselen maddeci kaosa ve hırsa yenilmiş gözüküyor. Tarihin ve medeniyetin izleriyle dolu olan Beyazıt ve Sultanahmet arasında döner ve yemek kokusundan geçilmiyor. Acayip bir telaşla insanlar bir oraya bir buraya savruluyor. Medeniyeti oluşturan sükûnet, sakinlik yok. Aksine hız… Kanaatkârlık ve tevazuun aksine daha çok kazanma, daha çok kibir…

İstanbul - Beyazıt’ta zamanında gerçekten güzelliklerin yaşandığını, iyi insanların da olduğunu gösteren ‘Sahhaf Raif Yelkenci’ çalışması dolayısıyla Ahmet Güner Sayar’a teşekkür etmek gerekir. Kitabı okuyucuyla buluşturan Ötüken Neşriyat’a da… Kitaba konu olan bütün geçmiş canlara Allah’tan rahmet diliyoruz.



Kitabınız sepetinize eklendi
Kapat